Sonntag, 26. Juni 2016

Kalanlar gidenleri çok seviyor

Bu dünyadan gidenlerin huzurlu olduklarına inanıyorum. Taş çatlasa 52 lerinden sonra mutlak uyum sürecine girmiş oluyorlar. Belki çok daha önce. Ne kadar gitmek istedikleri ve giderken ne kadar bırakıldıklarıyla alakalı bir durum. Sevgiyle ve kabulle bırakılanlar 7 leri dolmadan yeni yaşamlarına mutlu mesut entegre olmuş oluyorlar.
Ve bu kesinlikle tek bir tercih. 
Benim babam hayatı boyunca çalıştı. Ölüm sürecine girdiğinde de durmadı. Günlerce uzun uzun gözlerimizin içine baktı ve ilk defa bakışlarını okuyamadım. Bir gün anlıyor insan. Gitmek istediği yerden bakıyordu. Bulutların arasından. Çünkü kanatları büyüyordu ve bunu bize kelimelerle nasıl anlatsındı? 

Babamın olduğu yere giriş yapamamak en kötüsüydü. Rahat mı, nerelerde, nasıl, ne yapıyor? Hiç bir bilinmemezlik bu kadar gücüme gitmemişti.
Bir akşam sarı bir kelebek olarak geldi. Çok narindi. Sevinçten ağlamayı kestik ki o ağlamaları durdurmak imkansız. İmkanlı kıldı. Gitti, çaydanlığın üzerine kondu. Annem hemen çay demledi. Gece yarısı çay içtik. Kendisiyle güzel sohbetler ettik. Bir müddet sonra kelebek kayboldu. Tüm evi aradık, bulamadık. Pencereler kapalıydı, dışarı çıkmış olamazdı. Potansiyel olarak ayaklarımız vardı ve üzerine basabilirdik. Ertesi sabah annem banyoda buldu kelebeği. Eline aldı, pencereden dışarıya bırakırken, uç kızım, diyordu.
Demek ki gittikleri yerlerde, toplumsal olarak benimsetilmiş hiç bir normun -burada cinsiyet- hükmü kalmıyor. 
Babam sonraları baktı ki ilk önce seviniyor, sonra panik yapıyoruz, kelebek olarak gelmeyi bıraktı. Özel ziyaret iznini aldı ve rüyalarımıza gelmeye başladı.