Montag, 25. Mai 2020

Canım, senin maaşın ne kadar?

Kıyamet kopamadı.
Başlarda, önlem almalıyız, şunu bunu yapmalıyız, aman aman diye kendini paralayan meslekdaşım bir numaralı kural ihlalcisi oldu. Kendisine soruyorum: Neden dikkat etmiyorsun John? O da bana soruyor: Bu kadar önlem çok değil mi? Dedim, seni ben öldüreceğim. İki haftadır ihlal yok.
Komşum da normale dönmek istediğini söyledi. Ne yapmak istersin mesela, dedim. Mesela sinemaya gitmek, arkadaşlarla yemeğe çıkmak. Sen? Uçağım olsun istiyorum, dedim. Sonra kardeşimi aradım. Kaça bir uçak, dedim. 2-3 bine alınır, dedi. Ben uçak diyorum, o ailece uçak bileti anlıyor çünkü kimse kimseyi dinlemiyor yine. Nasıl bir uçak, dedi. Privat jet, sekiz kişilik, dedim. Düşündü. Bir milyon tutar, dedi. Ama olmaz abla. Neden? Pilot lazımmış. Pilotu nasıl ödeyecekmişiz.

Dienstag, 5. Mai 2020

Dolmayı yedik

Altı kadın dolma günü yapmaya karar veriyorlar. Saat öğleden sonra üç. Ayla hanımın evinde toplanıp üretime başlıyorlar. Tüm masalar ve tüm buzluklar dolacak. Televizyonda göze değer bir şey yok. Ev kadını, kendi düğün videosunu açıyor. Ekranda danslar, takılar ve kaynanalar. 2010, ah nerdesin, sen nerelerdesin?
Alman komşu, aşağı katta parti düzenlendiğinden emin olduktan sonra polisi arıyor. Polis geliyor. Dolmacılara cezayı kesiyor: 6x500 €.

Grup, hıdrellez dolayısıyla istediği kadar bahçelere çıkmama kararı alsın, bence eşleri onları bu gece güllerin altına ekecek.

Sonntag, 3. Mai 2020

Seni kimler aldı?

Ne çorabın tersinden ne de çorap asmaktan hoşlanırım. Bu mirasın bana kimden geldiğine henüz açıp bakmadım. Ütü olayı zaten bir muamma. Hiç bulaşmak istemem. Çocukluğumda nerede ve ne zaman ütü yapıldığını hatırlamıyorum. Anneannem öldüğünde, yakamı ve önlüğümü bir arkadaşımın annesinin ütülediğine dair tek bir ütü anım var. Fakat o güzel gözlü, güzel kaşlı kadının sabah ne ara kalkıp da giysilerimi ütülediğini bilmiyorum çünkü uyuyordum. Sonra kadınlar bu olayı çok övdüler, ben de Esin´in annesini aldım, kalbime koydum.
Gel gör ki iki ütü masam var. Biri uzun yıllardır benimle ve onun da pek ütü anısı yok. Diğeri ve en sağlamı çok daha sonra karşıma çıktı. Nasıl şaşırdım anlatamam. Dükkandaki elemana, bu neden 7 Euro, diye sordum. Bazen aksiyon yapıyorlarmış. Dolandım durdum, biri alır da kurtulurum diye. Kocaman şey. Açıldığında odanın yarısını yer. Ne diye taşıyacağım şimdi ben bunu? Arabaya sığar mı? Evde boş dolap kenarı var mı? Üç kişiyi aradım. Kimse ütü masası istemiyor. Asabım, çık git şuradan diyor. İçim, boşver onu, al sen bunu, diyor. Biyografime ters düşen bir alışveriş öncesiyle kaldım karşı karşıya.

Biliyorum, herkesin anları kendine. Benim de süper anlarım var. Mesela defter bulma anlarımdan bahsetmek isterim. Defterler bana, üç ay aralıklarla %93 indirimle gelir ve bu mutluluğu en fazla beş saniye öncesinden hissedebilirim. Geleceği görebilme kapasitem bu kadar. Gerçi kaldırdım bu kabiliyetimi rafa. Meğer gözüm, dükkanda ne var ne yok, fiyatlar ne alemde diye etrafı hemen tarıyor ve beni defter standına yönlendiriyormuş. Aklım, gözüm kadar hızlı olamadığı için, vay arkadaş zaten hissetmiştim ben böyle olacağını, her şey çok güzel olacak, diye diye şahsını sanıyormuş Uhtred. Valla kendi bilir. Ben yüzdelerime ve canım ağırlık birimlerime geri dönmek isterim: Dolma kalemler hariç, diğer tüm kırtasiye ürünlerinde ulaştığım oran %99. Ve o kadar çığırımdan çıktım ki, en son bir kağıt fabrikası bana 1t kağıt hediye etti. Ancak dolma kalemlerde son bir yıldır %50 de kaldım. Sol gözümle alakalı bir durum olduğunu düşünüyorum.


Ütü masasını geri dönecek olursam, kendisini aldım mecburen. Evdeki masa gördü tabii yeni geleni. Bir süre bakıştılar. Benimkine: Sen buna pek bağlanma, dedim. Ses yok. Yenisine: Seni kesin birine verecem. Birini bulana kadar tozlanmaya cüret etme, dedim. Peki, dedi.

Mutlu sonla biten olaylara genelde pek bayılamamakla beraber, üçümüzün bugün geldiği nokta şudur: Birinde kağıt kesiyorum, diğerinde evrak düzenliyorum. Herkes tozunu kendi alıyor.