Freitag, 12. Juni 2020

Koş sen

Yazın Türkiye´ye gelirdi. Bahçede oynamak isterdi bizimle. Biz onun ne dediğini anlardık ne de oyunlarını. Dolayısıyla uzak dururduk. Böyle olunca Mehmet eline bir sopa alır peşimizden koşardı. Biz ise zorla kaçar gibi yapardık. Bir gün anladık ki bu ciddi, bizi sopayla kovalıyor resmen, yakalarsa indirecek. Ya dur diyoruz, yok, bir şeyler bağırarak bizi kovalamaya devam ediyor. Kaçmayı unutup duruyoruz bu ne diyor diye. Kurtaramazsınız beni diyormuş. Gülmeye başladık. Ama nasıl gülüyoruz. Mehmet de durdu. O da gülüyor. Ama nasıl mutlu. Sopayı da bıraktı. Aptal dedik, o öyle denmez. 
Bizi elinden kimin kurtardığını hatırlamıyorum.