Dienstag, 3. Mai 2016

Conditio sine qua non

Çok sinirlendiğinde masayı ısıracağını söyleyen bir işverenle çalışıyorum. İş ömrünün yarısını böyle geçiriyor. İşyerine ilk gittiğimde, görüntüsünden önce gürlemesini duymuştum. Çok güçlü bir adam, telaşlanmaz, gürler. Her an her şeye meraklıdır. Hiç kimseye güvenmez. Bunu kendisi söylüyor. Belçika'daki atom reaktörüne, aslında en çok Chernobyl felaketine takılır, dünyanın en gerizekalı kazasına yine dünyanın en gerizekalı çalışanlarının neden olduğunu söylerken mutlaka öksürür. Nisan ayındaysak hele, başka konusu, dolayısıyla başka konumuz olmaz, asla mantar yemez, yiyenlerin aptal olduğunu söyler, yıllardır ağzıma mantar sürmüyorum mesela ben. Çalışırken telefonu kullanmak aklımıza gelmez. Onun telefonunu da hiç görmedik. Belki de yok. Öte yandan dünyanın en mekanik saatine sahip ve ona aşık bir insan.
Biz buralarda ancak ve taş çatlasa insanlar arası mesafelere yarım kolluk tolerans gösteriyoruz. Prosedür tam kol. Böyle olduğu halde, ben bazı müşterilerimize sarılırım. Beni o durumda ilk gördüğü gün, bunun tamamiyle kültürel olduğunu söyledim. Kültür dendiğinde akan suları durur. O konuşurken de biz çoğu zaman, aslında her zaman, susarız. Elindeki lacivert tükenmezi göstererek der ki: Bu kalemin rengi size göre mavi olabilir. Ben beyaz diyorsam beyazdır. Anlaşıldı mı? Aslımı olduğu için parfüm kullanamıyoruz. Çünkü bir geminin bir kaptanı olur. Çok sanıyorum ki bizde bu yüzden Hanya ve Konya yok.

O'nu sevmeyi öğrenmek istedim başlarda, zira huzurlu para kazanmak istiyordum, şimdi resmen seviyorum. Bunca yıl içerisinde karşısında bir kez ağladım. Bunu yaptığım an şoka girdiği için daha daha çok ağladıydım. Ağlamak ki ülke çapında mahrem bir eylemdir. Beni ilk önce delirten, sonra sinirden, en sonunda da üzüntüden ağlatan sorunu ertesi gün tek çelsede çözdüydü. Ki bence çaresiz bir durumdu. Siz, demişti, hayatta daha neler var, bilmiyorsunuz. Bu hiç bir şey değil. Üzülmeyin. İvedilikle mutlu olup, bendeki hanesine kırk yıllık hatır yazdıydım. Ayrıca dünya düz dese de inanırım, yuvarlak dese de inanırım. Gerçi kim inanmaz? Olmadı bu örnek.

Sevdiği kelimeleri duyduğunda gözleri ışıldıyor. Rahat rahat duygu aktarabildiği tek alan bu. Yaşgünü kartının üzerine hepsini alt alta sıraladım. İlk kelime "nedensellik". Kendisi bu kelimeyi pek ve sürekli sever.
Ben meftuna bayılıyorum.